Özü Sözü Bir,Dürüstlüğü Kendine İlke Edinmiş,Dil,Din,Irk,Mezhep,Cinsiyet Ayrımı Yapmaksızın,İnsana İnsan Olduğu İçin Değer Veren Tüm Canlara Selam Olsun..HOŞGELDİNİZ..EROL BABA

IT AGA (24 OCAK 2010)

Bizim Antep'te meshur bir özdeyis vardir; Itin boynuna parayi asmislar,herkes it'e, it aga demeye baslamis.Para elbettte eskiden beri hep gecer akce olmustur ama özellikle son yillarda iyiden iyiye hayatin ta kendisi olmaya baslamistir.Bu özellikle Türkiye gibi gelismekte olan ya da az gelismis ülkelerde daha net görülmektedir.Yani parasi olana CENNET olan, ilk ülke neresi diye sorsaniz,ilk aklima gelen  Türkiye olur.Adamliktan zerre kadar nasibini almamis insanlar bir tek paralari yüzünden öyle itibar görürlerki sormayin gitsin.Mahalli idarecilerle hasir nesirdirler,kulüp,dernek vb sosyal kuruluslarda baskandirlar..yani saymakla bitmez..o paraya nasil sahip olduklarini kimse sormaz sorusturmaz.Adam gencleri zehirleyen uyusturucu sebekesinin lideridir.Uyusturucu parasiyla gelir ilceye camii yaptirir,Allah'in bir kulu adami elestirmeye cesaret edemez aksine helal osun ya adama bak babasinin adina cami yaptirdi der.Adam beyaz kadin ticareti yapiyordur,yani afedsiniz ama deyyusdur,gavattir ama parasi sayesinde el üstünde tutulur.Örnekleri arttirmak cok..lafida cok uzatmaya gerek yok..isin dogrusunu benim canim hemserilerim yillar önce söylemisler iste Ne demisler :It'in boynuna parayi as it aga olsun.Not :sözüm meclisten iceri !

DECCAL GELDİ ! (21 ARALIK 2007)

DECCAL ;Dinî inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak olan yalancı ve kötü yaradılışlı kimse.(Kaynak Türk Dil Kurumu)

Yıllar öncesinde adını söylemek istemediğim bir Camii Hocası yapmış olduğu konuşmada ana tema olarak Televizyon'u seçmiş ve de yerden yere vurmuştu Televizyonu ve hatta Televizyon izlemenin günah olduğundan felan bahsetmiş ve konuyu şöyle bağlamıştı;"Deccal geldi ve şu ana evinizde yani Deccal Televizyondan başkası değil."Hocanın fikrine katılırsınız ya da katılmazsınız ama maalesef Televizyon Kanalları Deccal'leşmeye başladı bilesiniz.

Beni yakından tanıyanlar bilirler ki Televizyon'la pek işim olmaz özelliklede bizim Televizyon Kanalları ile.Topluma faydalı olmak bir yana her türlü pisliği bulursunuz bizim kanallarımızda.Özellikle son dönemde ahlaksızlık had safhaya çıkmışda benim haberim yokmuş meğer.Tamam Sanal Alemde hertürlü pislik zaten dönüyor ama Televizyon Kanallarında bunun uluorta yapılması hakikaten çok düşündürücü.Mantar gibi türeyen bu kanallardan bir tanesi ( Tempo Tv) yayın akışı sırasında telefon la gelen sms'leri yayınlıyor,inanın bana resmen çok aferdesiniz ama gavatlık yapıyor başka birşey değil.RTÜK Başkanı ve de diğer ilgililerde sanırım Kurbanlık satınalmaya ya da bayramlaşmaya gittikleri için uyuyor olsalar gerek.Kardeşim ben bin kez söyledim,biz sizin söylediğiniz anlamda demokrasiye hazır bir toplum değiliz,yani bu toplum, başı boş bıraktığınız an bozulmaya namzet.Yani içimizdeki bazılarına her zaman özür dilerim ama çüşşş diyecek birileri lazım, aksi takdirde yaşam içinden çıklımaz bir hal alacak bilesiniz.İzninizle para uğruna bu tür şeylere göz yumanlara ben burdan şöyle derinden bir ÇÜŞŞŞ çekmek istiyorum.Eksiklerine rağmen yapmış olduğu seviyeli yayınlardan dolayı TRT yönetimini ve de çalışanlarını ise yürekten kutluyorum.   Saygılarımla

Kemal Sunal'ın Yeri Doldurulamadı (14 Aralık 2007)

Kimler geldi kimler geçti ve de geçecek ama inanın Sinema Dünyamızda rahmetli Kemal Sunal'ın yeri doldurulamadı.Şimi milyonlarca dolar harcanarak hazırlanan filmler dahi Kemal Sunal'ın rol aldığı filmlerin tadını vermiyor.Hababam Sınıfları'nda bile Kemal Sunal yoksa birşeyler eksik hep.Yaklaşık 100 filmde oynayan usta sanatçının filmleri bugün bile çok gözde..Adını burda sayamayacağım  onlarca komedyen var piyasada ama Allahaşkına hangisi Kemal Sunal kadar güldürüyor bizleri? Birkez daha rahmetle anıyorum,mekanı cennet olsun.

AB Yolunda Biz Türkler (13 ARALIK 2007)

AB uğruna neredeyse  başımıza gelmeyen kalmadı.Kimi zaman kendi kendimizede söylenir olduk; yok kardeşim biz haketmiyoruz diye ki defalarca bende söylemişimdir bu sözü ama gelin görünki işin aslı hiç de öyle değil.Her anlamda bizden daha rezil birkaç ülke var ama ben size kısaca sadece Bulgaristandan bahsedeceğim.Yani akıl sahibi birisi elini vicdanına koysun ve söylesin bu Bulgaristanın bizden nesi fazla ki o ülke vatandaşları AB ülkelerinde ellerini kollarını sallayarak gezebiliyor,çalışabiliyor ama biz ömrümüzü verdiğimiz bu ülkelere eşlerimizi getiremiyor Almanca dil sınavına tabi tutuluyoruz.İnanın, insanın ağırına gidiyor.Binlerce vatandaşımız Alman Konsolosluklarında sınav işkencesiyle karşı karşıya ve biz sus pus oturuyoruz.Bunların maksadı kesinlikle üzüm yemek değil,uyanık olalım..birbirimizi yemekten,hırpalamaktan vazgeçip milletimizi daha fazla ayaklar altına aldırtmayalım.Tam üyelik felan kısa vadede hayalden öte birşey değil bunu unutmayalım.Bırakın tam üyeliği felanda Avrupada yaşamaya çalışan soydaşlarımızın sorunlarıyla ciddi bir şekilde ilgilenelim.Bizim onlardan asla eksiğimiz yok ve hatta fazlamız var bu bilinçle davranıp bu "Haçlı Zihniyetine"  karşı onurlu siyaset yapalım.

BEYAZ MELEK (11 ARALIK 2007)

İlk defa bir filmi hiç seyretmeden anlatılanlardan böylesine etkilendim.Bence sıradan filmlerin günlerce  reklamını yapan bizim medya da biraz bahsetse filmden eminim saçma sapan Gora Filminin gişe rekorunu kırar bu film.Film daha çok Babam ve Oğlum'la kıyaslanıyor ki bu bile yeterince  ipucu veriyor insana.İlk fırsatta bu filmi izleyip filmle ilgili asıl görüşlerimi ikinci yazımda aktaracağım sizlere.

HANEDANIN SON PRENSİ(05 Kasım 2006)

Son birkaç gündür  gazeteci yazar Sayın Faruk Bildirici'nin Hanedanın Son Prensi isimli kitabını okuyorum.Aslında okuduklarıma çokda şaşırmıyorum.Yani yıllarca Türkiye Cumhuriyetini yöneten siyasetçilerin büyük çoğunluğunun  denli lüzumsuz insanlar olduğunu ben zaten biliyordumda hani içimizde halen bunlara güvenenlerimiz varsa bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum.Bugünkü siyasetcilerde dahil tabiri caizse analarını boyayıp babalarına satmakta hiçbir sakınca görmezler.Yıllar önce Mesut Yılmazın burnunun üstüne vatandasın birisi bir yumruk indirmişti, şiddeti elbet tasvip etmiyoruz lakin adamın demekki bir bildiği varmış.Şimdilerde Mesut Bey tekrar siyasete dönme çabası içinde.Allahaşkına okuyun şu kitabıda böylelerine bizi yönetme şansını birkez daha vermeyin.Saygılarımla.Erol BABA

YAN GELIP YATMA YERI(17 EYLÜL 2006)

Kisa süre önce Türkiye Cumhuriyetinin maalesef Basbakani Recep Tayyip Erdogan askerlik yan gelip yatma yeri degil deyip yine tarihe gececek bir söz söyledi..Aslinda cokda sasirmamak ve hatta daha beterlerini beklemek gerek ki ben bekliyorum..Recep Tayyip Erdogana bir vatandas olarak burdan sesleniyorum..askerde basta sizin gibi siyasaetci ve de nüfuzlu ailelerin cocuklari disinda yan gelip yatan inanin yok..Aslinda siz kimlerin yan gelip yattigini cok iyi biliyorsunuz ama isinize gelmiyor bunlari dile getirmek..Bende size burdan iki cift laf edeyimki Türkiye Cumhuriyeti Basbakanlik Koltuguda olur olmaz konusulacak yer degil..

Bugün 2 Temmuz 2006

Evet Canlar bugün 2 Temmuz 2006...Yani 2 Temmuz 1993 ten tam 13 yil sonra..Peki ne degisti o günden bugüne..Inanin bana hic ama hicbirsey degismedi..Nasil 23 Aralik 1930 da Mustafa Fehmi Kubilay ögretmen seriat isteyen yobazlar tarafindan öldürüldüyse..2 Temmuz 1993 günüde 37 vatandasimiz bu kez Sivasta seriat isteyen yobazlar tarafindan diri diri yakilarak katledildi..Bugünde hicbirsey degismedi..O yobazlar öylesine sinsice pusuya yatmislarki firsatini bulduklari an Cumhuriyete sahip cikmaya calisan bizleri kendilerine yakisir bir yöntemle gözlerini bile kirpmadan birkez daha katlederler:cok uzakta aramayin bunlari okadar yakinimzdalarki..Kamufle olmuslardir sadece..Kimisi arkadasimiz,kimisi komsumuz,kimisi müsterimiz...Hani ne güzel söylüyor sevgili Musa Eroglu..hic birseydeen korkmirem de nerde bir yobaz görürem korkirem diye..Ne yalan söyliyeyim bende korkirem bu dini imani olmayan yaratiklardan..Aslinda gün Cumhuriyete daha bir siki sarilma zamani..Bu ugurda bikmadan usanmadan üzerimize düsen görevleri yapmaliyiz..Bu vesileyle Sivas Katliaminda hayatlarini kaybeden canlari bir kez daha saygi ve rahmetle aniyorum..Asagida yeralan ve de rahmetli Hasret Gültekin'in kiymetli annesinin Hasret Gültekine yazdigi mektubu madimak.de adresinden aldim ve de sizinle paylasamak istedim...E.BABA(2 TEMMUZ 2006)

Neden Geçmişi Özlüyoruz? (25 Haziran 2006)

İçimizde söylemeyenimiz yoktur;hey gidi günler deyip bir iç çektikten sonra geçmişten konuşmaya başlarız ve de anlata anlata bitiremeyiz.Ne ilginçtirki geçmişi sıkıntıyla dolu olanlarda geçmişin özlemini duyar hey gidi günler deyip isyan eder.Ben kendi çevrem için konuşmak istersem aslında ekonomik olarak ciddi zorluklar içinde olan bir çevreye sahiptim.Yani kısacası bir evi ya da bir arabası olan o kadar az akrabamız vardı ki..İkisi birden olan ise hiç yoktu..Ama hakikaten bugünle kıyaslanmayacak kadar sevgi saygı ve de yardımlaşma vardı, bırakın akrabalar arasında komşular arasında bile ciddi bir dayanışma vardı..Bugün ne acıdır ki bir altımızda ya da bir üstümüzde oturan komşumuzun öldüğünü bile nerdeyse başkalarından duyar hale geldik.İşte bu sonuç beni şuna götürüyor;Yani eskiden zorluklar içinde olanların bile geçmişi araması ve de geçmişe özlem duymasının tek sebebi kaybolan bazı değerlerimiz..Aslında çokda gecikmiş sayılmayız..Ne olur silkinin bir kez boşverin ya Allahaşkına boşverin parayı puluda insanlığı geliştirmek adına neler yapabiliriz bunun kaygısına düşelim hep beraber..Ben bu yolda herşeye hazırım..Haydi hep beraber manevi değerlerimizi tekrar canlandıralım,adam olalım..Ya Allahaşkına ne zor şeymiş dostlukları pekiştirmek!!!Elimizin altında telefon durur,üstelik sabit ücretten dolayı konuşmak ücretsiz ama lütfedip arayıp sormayız eşimizi dostumuzu..Sonrada bahanemiz hazır..Zaman bulamıyorum...YALAN vallahi külli yalan..Beni tanıyanlar bilir şayet ben zaman bulabiliyorsam sizler çok daha kolay zaman bulabirsiniz..Haydi pes etmek yok..Ele ele,gönül gönüle çalışalım..Geçmişi analım ama geçmiş için yanmayalım..Saygılarımla..Erol BABA

DOST OLABILMEK(08 Haziran 2006)

Ne zor seydir dost olabilmek ve de bu dostlugu bir ömürboyu devam ettirebilmek..Ne zor seydir adam olmak..Söyle bir bakin, cevrenizde adam diyebildigimiz kac tane dostumuz var Allahaskina.Dünün kara cahilleri üc kurus para bulunca asillarini ne cabuk unutuveriyorlar anlamak mümkün degil.Üzerlerindeki kiyafet degissede icindeki ayni ama gelin görünki kendileri degil ama kiyafetleri sayesinde eskiye nazaran daha bir itibar görüyorlar.Hal hatir sormak icin bile neredeyse para isteyecek beyzadeler..Sabancinin yada Koc'un akibetinden bi haber maddesel yasamlarina devam ediyorlar.Bilmiyorlarki kendilerinin yemeye ya da paylasmaya kiyamadiklari servetlerini günü gelince elin oglu catir catir yeyip bitirecek ve hatta o paranin bir kismiyla bu beyzadelerin mezarini yaptirma geregi bile görmeyeceklerdir.Sözüm size ey vefasizlar ey gözünü paradan baska birsey görmeyenler yemin olsun kafaniza cok vuracaksiniz ama vakit cok gec olacak..Kaldirin basinizi kaldirinda etrafiniza bir bakin, belki üc bes milyon kayip edersiniz ama hic olmazsa bitmekte olan dostlarinizdan birinin halini hatrini sorarak bir dostunuzu daha kaybetmemis olursunuz.Zaman bulamiyorum bahanelerine siginmayin ve de dostlariniza sahip cikin.Gece yarim saat erken uyuyun yada yarim saat erken uyanin ve de dostlariniza zaman ayirin,baska konulara gelice zaman bulmakta hic zorlanmadiginizi co k ama cok iyi biliyorum..Unutmayin ki en iyi dostunuz paraniz degildir!

BIR UCUNDAN TUTMAK (28 MAYIS 2006)

Bundan yaklasik üc yil önceydi,rahmetli dedemin rahatsizligi iyiden iyiye artmis ve de bir tekerlekli sandalyeye ihtiyaci oldugunu duymustum.Gazeteden arayip buldum ve annemlerle memleketimiz Gaziantep'e gönderdim.Bu tekerlekli sandalye sayesinde en azindan hastanaye götürüp getirirken  cekilen güclüklerin biraz olsun önüne gecilmisti o vakit.Daha sonra nur icinde yatsin dedem rahmetli oldu lakin o tekerlekli sandalye ihtiyac sahibi insanlarimizin biraz olsun dertlerine derman oldu.Uzun zamandir düsündügüm bu konudaki projeyi bugün sizlerle paylasmak istiyorum.Biliyorsunuzki memleketimizde yasli genc bir cok insanimizin tekerlekli sandalye ihtiyaci bulunmaktadir,Almanyada pazarlarda gezdigseniz kullanilmis tekerlekli sandalyelere rastlamissinizdir.Simdi bugünden tez yok bana ya aileniz adina birer tekerlekli sandalye alip gönderiyorsunuz ya da 30-50 Euro arasinda yardimda bulunuyorsunuz ki bugün ben bir adet aldim 25 Euro yani 50 Euro ya cok güzel birsey almamiz mümkün..Evet canlar ne olur konuya duyarli olalim..Bir ucundan sizlerde tutunuzki bir an önce vatandaslarimiza  ihtiyaclari olan bu tekerlekli sandalyeleri ulastiralim.Özellikle genc kardeslerim,bir hafta sonu disari cikmayin ve de siladaki ihtiyac sahibi kardeslerimizin biraz osun yüzlerinin gülmesine vesile olalim.Tekerlekli sandalyelerin nakliye ve diger islerini ben yürütüp sizlere bu konuda bilgi verecegim..Bagista bulunan dostlarin isimleri sayfamizda yayinlanacaktir..Simdiden tesekkürler...Erol BABA


HER YAŞTA AŞK(21 MAYIS 2006)

Aşk..O sihirli kelimeyi belki yaşamayanımız vardır ki ben biliyorum çevremde hiç aşık olmamış çok şanslı belkide çok şanssız kardeşlerim var,ama bu kelimeyi duymayanımız yoktur..Eh hasbel kader benimde aşık olmuşluğum olmuştur..Ve hatta ben kendimi şöyle tarif edebilirim ki ben aşksız ya şa ya mam..Sazıma aşık olurum,işime aşık olurum,eşime aşık olurum,kızıma,oğluma..yani aşk yoksa bende yokum..Bilmem izlediniz mi?Gönül Yarası isimli filmi izledikten sonra ben laf aramızda Meltem Cumbula sırılsıklam aşık oldum.Bunu burda ilk kez size söylüyorum.Aslında Meltemin kendisinede söylemeyi çok istedim ama ulaşamadım.Şimdi diyorumki olur ya içinizden Meltem Cumbulu tanıyanınız vardır ne olur bir iyilik yapın ve de kendisine olan aşkımı iletin..Her yaşta ama her yaşta aşkı yaşamanız temennisiyle..Hoşçakalın...Erol BABA


CANIM ANNEM(13 MAYIS 2006)

Yarin anneler günü..Hic düsündünüzmü ki bizleri dünyada annelerimizden daha cok hic ama hic kimseler sevemez..Buna eslerimiz ve de cocuklarimiz dahil..Ne siirler yazilmis ne besteler yapilmistir eli öpülesi analarimiz icin.Herkesin annesi bir baska melektir kendileri icin lakin benim anama izninizle ayri bir parantez acmak istiyorum.Hani derler ya "Hayatimi yazsam roman olurdu " diye..Iste canim annecigimin hayatida tam bir roman..O zor sartlari birer birer atlatip,ikisi kiz dördü erkek alti cocuguna sacini süpürge yapip büyütmüs onlari birer yuva sahibi yapmistir canim annecigim.Bunun en yakin tanigi kuskusuz benim.Sunun surasinda kac yas varki annemle aramizda,o nedenle cocuklugumdan beri bir dost bir arkadas gibi olmusuzdur annemle.O bizi hic üzmemistir lakin zaman zaman bizler eseklik edip incitmisizdir,belki istemedende olsa kirmisizdir kalbini..Yarin annem icin anneler günündende öte özel bir gün.Yarin Show Avrupada yerel saat ile saat 13:15 de yayinlanacak olan Bizim Insanimiz isimli programda,sevgili Mustafa Karyagdi'nin klibinde kisada olsa annemi izlegecegiz.Annemin ve tüm annelerin, anneler gününü burdan bir kez daha kutluyorum..Bu arada annem kadar sevdigim ve hakikaten hayatinin baharlarinda kaybettigimiz sevgili Elif (CELIK) yengemi,sevgili Hayriye (MERCANOGLU) teyzeyi,sevgili Zeliha (BEYDAGI) teyzeyi, cok ama cok sevdigim Hanik halami,sevgili Ayse ablayi, sevgili Günay Ablayi,Havva teyzeyi rahmetle aniyorum,sizleri unutmadim,nur icinde yatin.Bu arada su an ismini hatirlayamadiklarimida sagiyla aniyor,benim icin annemden hic bir farki olmayan Türkan teyzeminde anneler gününü kutluyor ellerinden öpüyorum..Unutmayin elbet babalarimizda cok önemli degerlerimiz ama analarimiza bir baska sahip cikalim bir baska sarilalim..Saygilarimla..

Erol BABA (13 Mayis 2006)


VEFA ÜZERINE BIR CIFT SÖZ

Dostlugun unutulmaya basladigi su günlerde söyle bir dakika kapatin gözlerinizi ve düsünün.Vefa borcunuz olduguna inandiginiz birileri varsa cok gec olmadan arayin ve halini hatrini bir sorun.Yarin cok gec olabilir.

Erol BABA(07 Mayis 2006)

HASRET GÜLTEKIN - (ANNESININ MEKTUBU)

Sevgili Oğul !

Gazeteciler randevu isteyince önce korktum ;

ola ki senden ‘rahmetli’ diye söz ederler.

Meğer bugün Anneler Günü’ymüş. Hani , hep ünlü bir işadamının, ya da milletin anasını ağlatan bir politikacının annesini seçerler ya , bu kez yarışın kulvarını değiştirmişler. Bu yıl Sivas’ta yobazların yaktığı tüm çocukların analarını seçmişler “Yılın Annesi” .

Hasret’im biliyor musun? Sana sormadan bunları anlattım diye bana kızmadın ya? En sevdiğin arkadaşlarından Kadir’le Ali Rıza çok ısrar ettiler. Dayanamadım konuştum.

Bak Oğul! Sana sormadan bir iş daha yaptım. 2 Temmuz’dan bu yana açamadığım odana da girmelerine izin verdim. Ben bakamadım sırtımı döndüm , kardeşin Güler’le Kadir gezdirdiler odanı. Biliyorum sen odana el sürülmesine hatta toplanmasına bile kızardın. Ben görmedim, ama el sürmediler hiçbir şeyine. Kitaplarına ve resimlerine bakmışlar sadece, rahat ol. Fotoğrafta çektiler Hasret’im. Sen gittin gideli üzerimden çıkarmadığım siyah elbiselerimle ‘iyi çıkmam’ dediysem de dinlemediler. Bana kır çiçekleri getirmişler Anneler Günü diye. Sivas’ta senin yanında olan, hani mızıka çalıp eğlendirdiğin çocuklar var ya, onların anaları adına da kabul ettim. Serkan Doğan’ın, Huriye’nin ,Yeşim’in, Muammer’in, ınci’nin, şu ufak oğlanın adı neydi? 11 yaşındaydı hani. Hah hatırladım Koray işte. Onun da anasıyım ben bugün. Hepsinin anasıyım. Madımak Otel’inde kim varsa Asaf’ın , Nesim’inin, Muhlis’le Leyla’nın , adını hatırlayamadığım diğerlerinin. Sen kızmazsın biliyorum oğul. Paylaşmayı seversin. Ana Sevgisinide paylaşırsın.

Hasret yavrum , Anneler Günü’nü kutlamazdık değil mi biz? Yanlış hatırlamıyorum, kutlamazdık. Geçen yıl hariç, oda yine senin muzurluğundan. A oğul, a çocuk, bana çamaşır makinesı alacaksın diye, çok kızdığın Parti’nin gecesine çıkmaya değer miydi? Baban ayın başında nasılsa alacaktı. Eskisini de tamir ettirirdik ne olacak. Bir süre daha idare ederdik. Kim bilir sana nasıl zul gelmiştir o gece çalıp söylemek. Anneler Günü’nü bahane edip o parayla çamaşır makinesi almanız için Güler’e gizlice vermişsin parayı.

Canım oğlum,

Senin gibi şelpeyle güzel bağlama çalan biri hala çıkmadı. Sen ‘Rüzgarın Kanatları’na’ binip gittikten sonra türkülerin dilden dile dolaştı. Bütün sanatçılar senin türkülerini okuyor. Ama çok bozuluyorum biliyor musun? Birçoğu bu türkülerin sana ait olduğunu söylemiyor. Bazı büyük bağlama ustaları da senin müziklerini alıp kendileri bulmuş gibi çalıyorlar. Deli Derviş’i senin gibi çalan yok hala. Sivas’a gitmeden önce ‘Enel Hak’ adında yeni çalışmalar yapıyordun. Yarım kaldı diye üzülme. Arkadaşların o kaseti bıraktığın kadarıyla seni sevenlere ulaştıracaklar. Senin şair yönünü bilmeyenler de yakından tanıyacaklar. Çünkü arkadaşların senin adını sonsuza dek taşıyacak bir kültür merkezi kuruyor. Sinema , Tiyatro, Müzik, Edebiyat ve Folklor alanında araştırmalar ve çalışmalar yapacaklar. şiirlerini de bir kitapta topluyorlar.

Haberin var mı bilmem ? Ankara DGM de görülen Sivas Davası’nı basına kapattılar. ıyice unutturmak istiyorlar herhalde. Başkalarının hafızasından silebilirler Madımak Oteli’nde olanları. Peki ya benim yüreğimden, ya diğer çocukların analarının yüreğinden nasıl söküp atacaklar? Gazeteye niye konuştum biliyor musun? Mahkeme o kara yobazlara ne ceza verir bilmem, halkın vicdanında bir kez daha mahkum olsunlar istedim. şimdilik Hoşça kal yavrum.

Annen Hace Gültekin.

Miyase İlknur , 8 Mayıs 1994 , Cumhuriyet

Yaşamını Yitirenler

1) Behçet Sefa AYSAN Şair - Ankara

2) Yeşim ÖZKAN Sanatçı - Ankara

3) Nurcan ŞAHİN Sanatçı - Ankara

4) Muhibe AKARSU Misafir - Ankara

5) Muhlis AKARSU Sanatçı - Ankara

6) Murat GÜNDÜZ Sanatçı - Ankara

7) Handan METİN Sanatçı - Ankara

8) Ahmet ÖZYURT Sanatçı - Ankara

9) Huriye ÖZKAN Sanatçı - Ankara

10) İnci TÜRK Sanatçı - Ankara

11) Özlem ŞAHİN Sanatçı - Ankara

12) Yasemin SİVRİ Sanatçı - Ankara

13) Asuman SİVRİ Sanatçı - Ankara

14) Uğur KAYNAR Şair - Ankara

15) Sehergül ATEŞ Sanatçı - Ankara

16) Gülender AKÇA Sanatçı - Ankara

17) Gülsün KARABABA Sanatçı - Ankara

18) Mehmet ATAY Sanatçı - Ankara

19) Hasret GÜLTEKİN Sanatçı - Sivas

20) Serkan DOĞAN Sanatçı - Ankara

21) Muammer ÇİÇEK Sanatçı - Tokat

22) Belkıs ÇAKIR Sanatçı - Ankara

23) Asaf KOÇAK Karikatürist - Ankara

24) Edibe SULARI AĞBABA Misafir - İsviçre

25) Menekşe KAYA Sanatçı - Ankara

26) Koray KAYA Çoçuk - Ankara

27) Serpil ÇANİK Sanatçı - Ankara

28) Erdal AYRANCI Yönetmen - Ankara

29) Asım BEZİRCİ Yazar - Ankara

30) Sait METİN Sanatçı - Ankara

31) Carina Cuanna THUIJS Misafir - Hollanda

32) Nesimi ÇİMEN Sanatçı - İstanbul

33) Metin ALTIOK Şair, Yazar - Ankara

34) Kenan YILMAZ Otel görevlisi - Sivas

35) Ahmet ÖZTÜRK Otel görevlisi - Sivas

Yaralananlar:

1) Aziz NESİN 27) Oktay SAMUR

2) Lütfiye AYDIN 28) Kadir ARDIÇ

3) Cafer Can AYDIN 29) Ahmet BAYRAM

4) Aydoğan YAVAŞLI 30) Faruk YALÇIN

5) Melahat YAVAŞLI 31)H.İbrahim DARBİÇER

6) Kamber ÇAKIR 32) Ahmet YAPAR

7) Lütfi KALELİ 33) Şaban YILMAZ

8) Serdar DOĞAN 34)Selahattin ÖZASLAN

9) Gülay ŞAHİN 35) Nurettin DARIKA

10) Makbule ÇİMEN 36) Sabri KANGAL

11) Nuray ÖZKAN 37) Birsen GÜNDÜZ

12) Bülent DAYLAŞLI 38) Mustafa GÖKTEKİN

13) Faruk DAYLAŞLI 39) Turan KESER

14) Bedia ATMACA 40) Erkan KILIÇ

15) Şadiye TANIŞ 41) Şükrü GÜLMEZ

16) İnci ŞENER 42) Bilal KALE

17) Nevzat ÇİĞDAMLI 43) Ali SERTAŞ

18) Ünal ALTUNAY 44) Çiğdem GÜLHAN

19) Ali UYGUR 45) Mecit ÜNAL

20) Hasan YILDIRIM 46) Hidayet ÖZDEN

21) A. Turan ONAK 47) Solmaz YILMAZ

22) Mustafa KAYA 48) Zülali BİLGİN

23) Erdal KOÇ 49) Seyit İNAT

24) Rukiye GÜLER 50) Ersin GÜREN

25) Adem ŞAHİN 51) Salim CEBENAY

26) Ercan DEVELİ

Otelden yara almadan kurtulanlar

1) Arif SAĞ 21) Neval OĞAN

2) Yıldız SAĞ 22) Tuncay YILMAZ

3) Murtaza DEMİR 23) Demet IŞIK

4) Ali ÇAĞAN 24) Elif DUMANLI

5) Haydar ÜNAL 25) Murat KILIÇ

6) Yüksel YILDIRIM 26) İclal KARAKUŞ

7) Ali BALKIZ 27) Ertan KARTAL

8) Ali BAŞTUĞ 28) Ali Rıza KOÇYİĞİT

9) Ali DOĞAN 29) Mustafa TÜRKAN

10) Ayben KOP 30) Rıza AYDOĞMUŞ

11) Ali YÜCE 31) Mehmet AYDOĞMUŞ

12) Nimet YÜCE 32) Deniz HUNAR

13) Celal YILDIZ 33) Ferhun ATEŞ

14) Nurhan METİN 34) Cevat GERAY

15) Cem CELASUN 35) Gülsen GERAY

16) Zerrin TAŞPINAR 36) Olgun ŞENSOY

17) Mehtap YÜCEL 37) Nuray ÖZKAN

18) Hülya KADEROĞLU 38) Cevat ÜSTÜN

19) Battal PEHLİVAN 39) Hidayet KARAKUŞ

20) Türkân PEHLİVAN 40) İ. Cem ERSEVEN

Yaralanan polisler:

1) Doğukan ÖNER İl Emniyet Müdürü

2) Rahim ÇALIŞKAN Emniyet Müd. Yrd.

3) Mustafa UZUN Şube Müdürü

4) Yaşar TEMEL Başkomiser

5) İbrahim KURŞUN Komiser

6) Sönmez KAYIŞ Polis Memuru

7) Ramazan KARATAŞ Polis Memuru

8) Bülent DAMLACI Polis Memuru

9) Nevzat GÜNDOĞDU Polis Memuru

10) Ersoy KARA Polis Memuru

11) Şaban AKIN Polis Memuru

12) Salim ŞEN Polis Memuru

13) Hüseyin YÜKSEL Polis Memuru

14) Sebahattin DİNÇ Polis Memuru

KERİZ NE DEMEK? (13 ARALIK 2007)

Farsça kökenli bir kelime olan Keriz, çirkef pislik anlamına geldiği gibi,kumar eğlenti anlamına da gelir ama hepsinden öte toplum içinde kendini çok uyanık sanan ve de kolayca kandırılabilen insanlara da maalesef ki KERİZ denilmektedir.Keriz'in en çok bulunduğu ülkelerden biriside Cennet Vatan Türkiyemizdir.Osmanlılar döneminden beri sayıları hep artan bu KERİZLER, Cumhuriyetten sonrada KERİZLİKLERİNE devam etmiş ve bu KERİZLERİN sayesinde Türkiye'mizde yeni iş kolları doğmuştur.Bu iş kollarını tek tek saymayacağım ama en popülerlerinden biri olan MEDYUMLUK'tan kısaca bahsedeceğim.İnternette şöyle kısaca bir gezindiğinizde yüzlerce Medyum bozuntusuyla karşılaşmanız mümkün.Neymiş efendim her türlü derde deva oluyorlarmış.Yok ya o kadar çok biliyorsanız iddia oynasanız ya!Yok bunlar herbirşeyden haberdarlarmış,KERİZ söylüyor.İnanın Uzay Çağında halen bu saçmalıklara inanan yüzbinlerce KERİZ'le maalesef aynı havayı soluyoruz ve bu KERİZLER sayesinde bu şarlatanlar gemilerini yürütmeyi bırak köşeyi dönüyorlar.Onlarda biliyorlarki Türkiyede KERİZ yonca gibi biçtikçe çıkıyor,ne gerek var okuyup ilim irfan sahibi olmaya.Gerçi okumakda fayda etmiyor çünkü okumuş KERİZLERİMİZ de yok değil hani.Tahsil Cehaleti alır Eşşeklik Baki Kalır türünden ne okumuşlarımız var ben askerlik yaptığım dönemden bilirim.Ben sizleri bir kez daha uyarıyorum.Aklın yolu birdir,akıllı olalım,kısa yoldan köşeyi dönme sevdasına sakın ha kapılmayalım,biz KERİZ'likten vazgeçelim ki bu şarlatanların tamamı işsiz kalsın.Saygılarımla

TÜRBANLI KOMÜNİST (01 ARALIK 2007)

 Sizin harbi kafanızda var,bundan iyiden iyiye eminim şimdi çünkü bakıyorumda köhnemiş zihniyetlerinizden vazgeçmek gibi bir niyetiniz yok ve anlaşılan hiç olmayacakta.

İnsanları dış görünüşüyle değerlendirme huyundan vazgeçmediğiniz sürece size kullanacağım sıfat çokı açık ve de nettir : GERİ ZEKALI....İnsanları saçına,başına,sakalına,küpesine,dövmesine vs. bakıp değerlendirmek de neyin nesi söylermisiniz? Adama taktığı küpeden dolayı kulp takarsanız,bıyık bırakmayı erkeklik sayarsanızz,her namaz kılanı müslüman,Ahmat Kaya'yı her dinleyeni Komünist sayarsanız siz tam bir geri zekalısınızdır demek.Ne yani bu kardeşimiz türban takıyor diye her anlamda sizin gibi düşünmek zorunda mı? Çevre kirliliği ve Nükleer Santrallara karşı düzenlenen eylemde Kızıl Gazete satmak türban takmasına engelmi teşkil ediyor.Siz ne zamanki bunları aşarsınız,Türkiye'de çok şeyleri aşar inancındayım ama sizin bu aklılla bunları çok kolay aşacağınıza inancım yok doğrusu.Saygılarımla.

Not.Fotoğraf Hürriyet

YAM YAM BUNLAR ( 27 KASIM 2007)

Adam yıldır birlikte yaşadığı imam nikahlı eşini kendini aldattığı gerekçesiyle vahşice öldürmüş,yakalanmış ve şu anda cezaevinde.Buraya kadarını anladık yani adamın yaptığını aklıselim birinin onaylaması mümkün değil.Ama benim canım Türkiyemde adama tebrik mesajları yağmış nerdeyse,bazıları şöyle başlıyor;

Yakışır abim...

Kim olsa aynısını yapar

Helal sana...

Ve daha neler neler,inanın bana insanlığımdan utandım yani şeriatla idare edilen ülkelerin vatandaşlarından ne farkımız var bizim.Biz adam olmayacağız ya ben ona yanıyorum.Saygılarımla

Yıl 1996

Prof. Necmettin Erbakan, Başbakan.

Prof. Tansu Çiller, Başbakan Vekili ve Dışişleri Bakanı.

Org. Yaşar Büyükanıt, Kara Harp Okulu Komutanı.

Kara Harp Okulu öğrencileri arasında 'irticai faaliyetlere karışan' kişiler bulunduğu yolunda ihbarlar vardır.

Okul Komutanı Büyükanıt Paşa, harekete geçer.

'İrticai faaliyeti yönlendiren lider kadrodan 9 öðrencinin' okulla ilişikleri hemen kesilir

.........

Harp Okulu'nda operasyon bitmez ve sıra müridlere gelir.

Operasyonun bu safhasında 'karşı hamle' gecikmez.

Okuldan atılacakların listesi, Harp Okulu istihbarat subaylarının kasası kırılarak çalınır.

Liste, bütün öğrencilerin soyunma odaları ile yastıklarının üzerine bırakılır.

Amaç, operasyonu deşifre edip önlemektir.

Liste Ankara'da bütün yayın organlarında elden ele dolaşır ama hiç kimse listeyi yayınlamaz.

Listeyi yayınlayan, Strateji Grubu'nun sadece abonelerine gönderdiği haber bülteni Gündem olur.

Gündem'in listeyi yayýnladığı o sayısı toplatılır.

Ancak Org. Büyükanıt kararlıdır.

Deşifre edilmiþ olsa bile, listedeki 90 öğrencinin okulla ilişiğini keser.

işte bu gelişme üzerine devletin üst düzeyinde kıyamet kopar.

Refah-Yol Hükümeti, Genelkurmay'dan Büyükanıt'ın kellesini ister.

Başaramayınca da Güneydoğu'ya 'sürülmesini' sağlar.

Yaþar Büyükanıt, Güneydoğu'ya gönderilir.

'Listeyi' yayınlayan gazeteci çok eskiden beri tanıdığı Büyükanıt Paşa'nın başına gelenlere çok üzülür;

en çok da meslektaşlarının 'Yaktın Paşa'nın başını' sözlerine.

Sonradan PKK'nın bir numaralı hedefi haline gelişi...

Son, Şemdinli İddianamesi vs...

.......

Org. Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Ama ne yolmuş değil mi?

'Mayınlardan' geçilmiyor!

10 Yıl öncesine projeksiyon tutmaya çalıştık.

Sanırıız...

Büyükanıt konusunda kafanızdaki bazı soruların cevapları bulunmuştur!..

Not:Kaynak belirtilmemiştir...Erol BABA


KURTLAR VADISI (28 MAYIS2006)

Samsun'da kız yüzünden Anadolu Lisesi öğrencisi 2 genci öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan, 19 Mayıs Lisesi son sınıf öğrencisi A.A., tek kişilik koğuşta psikolog gözetimine alındı. Psikologlar, çifte cinayetin ‘film karakterlerine özenme’ sonucu işlendiği kanaatine vardı.(Hürriyet)

Sen ne umutlarla büyüt yetistir memlekete hayirli bir evlat olsun diye geceni gündüzüne kat ordan POLAT bozuntusu birisi gelip okul yolunda yavrunun canina kiysin.Ben babayim..Allah kimselere yasatmasin böyle bir aciyi..Siz rahmetli olan o iki gencten birisinin annesi ya da babasi olsaydiniz ne yapardiniz?Zaten istim üsütünde olan aglamasida gülmeside tuhaf bir milletiz.Siz birde bu gencleri Kurtlar Vadisi türü dizi bozuntulariyla beslerseniz olacagi budur..Herkesi bundan böyle bu tür vurdulu kirdili dizilerden uzak durmaya davet ediyorum..Yetkililere sözüm yok..Onlarda bir gün ektiklerini biceceklerdir...Erol BABA


Tarih 28 Mart 1994

İstanbul Aksaray'da oto galerisi, yeleklerinin üzerinde "polis" yazan, 8 kişi tarafından basıldı. 42 yaşındaki galeri sahibi ve 32 yaşındaki yeğeni, dükkanda bulunan müşteriler ve konukların gözleri önünde, "karakola gitmemiz gerekiyor" diye alınıp götürüldü. Galeri sahibi daha önce de uyuşturucu kaçırdığı, PKK'ya parasal yardım ettiği iddialarıyla gözaltına alınmıştı. Bu nedenle karakola götürülmesini hiç yadırgamadı.

Ertesi gün

Kınalı - Sakarya TEM otoyolunda, Hendek gişelerine bir kilometre kala, şakağına sıkılan tek kurşunla öldürülen galeri sahibi ile kalbine üç kurşun sıkılmış, gözleri bağlı yeğeninin cesedi bulundu...O günler, PKK'ya yardým eden Kürt işadamlarının öldürüldüğü günlerdi...

Aradan yıllar geçti.

Öldürülen Kürt işadamının bir başka yeğeni bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı.

Öyle sıradan bir danışman değil ama; 10 Aralık 2002 tarihinde, Beyaz Saray'da ABD Başkanı Bush ile AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan'ın yaptığı toplantıya katılan birkaç isimden biri. Babası milletvekili. Babasý bir dönem insan hakları meseleriyle çok yakından ilgiliydi; dernek başkanıydı; fırsat buldukça da İstanbul-Ankara belediyelerinin köprü, yol ihalelerini alırdı. Ailece S-300 Mercedese biniyorlar...

Danşþmanın üniversite mezunu bile olmadığı söyleniyor.

Başbakan Erdoğan'ın bu danışmana özel bir sevgisi olduðu biliniyor.

İki:

Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi.

Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçý. Ehl-i Sünnet dergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan "Jin" dergisinin önde gelen isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden bir aydının eşi. Danışmanýn eniştesi öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınladı. Öldürülen bu Kürt aydının yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da. Orada da sıradan yerlere gitmiyor. Örneğin bugünlerde, Florida TAMPA'da ABD Askeri Komuta Merkezi'nin bulunduðu Mac Dill Hava Üssü'ne sık sık uğradığı söyleniyor. Biliyorsunuz, ABD'nin Irak işgalini komuta ettiği 9 merkezden biri burasý. TÜSİAD üyesi bu danışman, Baþbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki tüm resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor.

Erdoðan'ın "aklının yarısı" olduğu iddia edilen bu danışman, işin tuhaf yanı, daha çok Korkut Özal'a yakın.

Üç:

Bu danışman aslen Diyarbakırlı. Ama doğum yeri başka. Fakat Kürt olduğunu saklamıyor. Gazi Üniversitesi Kamu yönetimi mezunu. Dil bilmiyor sayılır. Bir dönem radikal islamcıydı. Yaşar Kaplan'ın aylık Düşünce Edebiyat dergisinde editörlük yaptı. Buradan daha ılımlı, Ali Bulaç'ın Bilgi ve Hikmet Dergisi'ne geçti. Ali Bulaç sayesinde R.T. Erdoðan ile tanıştı. Sonra Yeni Şafak gazetesine geçti, köşe yazarı oldu. Bir ara Dinç Bilgin grubunda, sonra Aydın Doğan grubunda ve son olarak da Uzan grubunda çalıştı... Yoksuldu; üniversitede yurtta kalýyordu; şimdi lüks otellerden çıkmıyor, 100 bin dolarlık jeeplere biniyor. Bekar. Kırık bir aşk hikayesi var. Yazmam ama... Meclis kulisinde dedikodu yapmayı seviyor: iki yıl önce Lale Mansur ile flört ettiğini söylüyordu,şimdi de Deniz Akkaya ile 6 ay birlikte olduğunu... Sohbetleri renkli olsa da, AKP Grubu bu danışmaný hiç sevmiyor. Öyle ki, "Grupta ikinci tezkereyi geçirmek için, Amerikayı göklere çıkaran konuşmaya kızıp hayır oyu verdim" diyen AKP milletvekilleri var! Bu danışman-milletvekili Başbakan Erdoğan'a özellikle Ortadoğu konusunda danışmanlık yapıyor...

Dört:

Babasý Güneydoðu'da bir şehrin belediye başkanıydı. O ise Beyaz Saray'ın yeminli müşaviriydi. Nerden nereye... ABD vatandaşı olduğu iddia ediliyor. Ama şimdi o hem danışman hem milletvekili.

Uzatmayalım. Başbakan Erdoğan'ın tüm danışmanlarının Kürt olmalarý tesadüf mü? Öyle kabul edelim! Peki hepsinin bir şekilde ABD ile yakın temas içinde olmalarını nasıl açıklayacağız? Bilmem.

Ama bildiğim şudur: Ağrı Diyadin DEHAP ilçe Bakanı Mehmet Nuri Sarı'nın, Abdullah Öcalan'a, "Sayın" dediği için 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilmesinin bugün hiçbir anlamı yoktur.

Türkiye, içindeki düşmanını yanlış yerlerde arıyor;

biraz kafasını kaldırıp yukarıya bakması gerekiyor...

NOT : HABER BANA e-maille gönderildiği için kaynağı hakkında bilgi sahibi değilim.Özür dilerim.EROL BABA

Nerde Eski Bayramlar (21 Aralık 2007)

Çocukluğumun Bayramları şöyle bir film şeridi gibi geçiyorda gözümün önünden inanın ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.Şimdilerde hatır gönül kalmamış,dostluklar unutulmaya yüz tutmuş,küs olanların sayısı çok ama çok artmış.Önceleri Bayramlarda dargınlar barıştırılmış,şimdilerde kimsenin umrunda değil.Babalarını miras uğruna öldürten oğullar,kardeşininin cenazesine gitmeyen bacılar ve daha neler neler.Kin ve öfke her yanımızı kaplamış maalesef.En tepeden en aşağıya şöyle bir bakın,hemen göreceksiniz bu kin ve öfkeyi.Eskiden beri vardır ama son dönemde iyiden iyiye su yüzüne çıkmış olan moda ise, SİZDEN BİZDEN modası yani toplumdaki kutuplaşma da had safhada,İşte böyle olunca inanın Bayramlarında tadı tuzu kalmıyor.

Gurbette ise bu ayrım daha bir yoğunlukta,yani müslüman alemi gurbet elde en azından Bayramlarda birleşeceğine farklı görüşlerdeki insanların farklı CAMİİ ! eğilimleri sebebiyle Bayramlarda bile ayrılıklar yaşanıyor.Sonumuz ne mi olacak?Böyle giderse sonumuzun iyi olmayacağı o kadar açık ki.Bu vesileyle ben tüm Canların Bayramını Birkez Daha Kutluyor Büyüklerimin Ellerinden, Küçüklerimin Gözlerinden Öpüyorum.Saygılarımla.

Almanya'da Doğum Oranları Düşmeye Devam Ediyor(14 Aralık 2007)

Bizimkiler Sağlık Ocaklarında Hanımlara Doğum Kontrol yöntemlerini anlatmaya devam ederken,Almanların derdi bir başka.Evet Almanyada Doğum oranları her yıl bir önceki yıla nazaran düşmeye devam ediyor.Aslında bunun için bilimsel verilere dahi gerek yok çünkü hastanelerin doğum bölümlerini ya da bir ilkokulu ziyaret ettiğinizde dahi bunu kolayca gözlemleyebiliyorsunuz.Kaldı ki doğan çocukların nüfusa göre büyük kısmı yabancı kökenli.İster inanın ister inanamayın ama böyle giderse Almanya'da Alman bulmakta zorlanacağınız günler çok da uzak değil.Dilerseniz sizlere bu düşüşle ilgili birkaç rakam vereyim.2006 yılı'nda Almanya genelinde 672.000 çocuk dünyaya gelmiştir,yani bir önceki yıla nazaran tam 13.100 çocuk daha az.Adamlar rakamları yukarıya çekmek için yani doğum oranını arttırmak için yasalar çıkarıyorlar çıkarmasına ama bu yasalardan Allah ne verdiyse hücum deyip Almanya'da yaşayan yabancılar faydalanıyor.Almanlar ne mi yapıyor.Köpek bakıcılığı yapmaya devam!

Alman Usulü Hafif Acılı İşkence(13 Aralık 2007)

 Almanyada cezaevlerinde uygulanan psikolojik işkenceyi duymayanamız yoktur,yani hem burda hem de Türkiye'de Cezaevi'nde yatmış bir insana sorun ne der biliyormusunuz; Burda bir sene yatacağıma Türkiye de beş sene yatarım.Burda hücre sistemi vardır yani bizdeki gibi koğuş sistemi yok.Yani dakika bir ne demek istediğimi anladınız sanırım.Hatırlayacağınız üzere Aleaddin Çakıcı da Fransada cezaevinde yatarken bir an önce Türkiyeye naklini istemişti,çünkü burası kurdu kuzu yapıyor.Bu arada merak edenler için yazıyorum,en berbatı ise Belçika Cezaevleriymiş.Neyse Allah kimseyi düşürmesin diyor ve asıl konuya geçiyorum.Geçenlerde bizim vatandaşlardan biri şüphe üzerine gözaltına alınır ve karakola götürülür.Bende merak ettim ve sordum, içeride dayak atıyorlarmı diye .Cevabı çok ilginçti vatandaşımızın.İçeride dayak atmadılar ama ben zaten karakola ulaşıncaya kadar duman oldum.Ellerim arkadan kelepçeli ve  pollis minibüsünün arka tarafındayım.Aşağılık polis aracı öyle bir kullanıyorki,bir o yana bir bu yana çarpmaktan her tarafım morardı,kendileri ön tarafta kikir kikir gülüyorlardı halime,yani anlayacağınız hafif acılı işkence..Bilmem analtabildim mi yani zaten karakola gitmeden dünyanız dönüyor burda bilesiniz.

Hessen Gettosu (11 Aralık 2007)

Burdaki vatandaşlarımız bilir ama ben Türkiyedeki dostlar için açıklamakda fayda görüyorum.Almanya'da sosyla konut sahibi firmalar var ve bu firmalar binlerce konutun sahibi olup bunu diğerlerine nazaran daha uygun fiyatla ihtiyaç sahiplerine kiraya verirler.Bunlardan belkide en büyüğü olan NHW şirketi Avrupa'nın göbeğinde deli saçması bir karar aldı; Efendim neymiş,farklı etnik kökene sahip olanlar aynı binalarda oturmamalıymış ve hatta mümkünse bunların mahalleleride ayrı olmalıymış.Yani Ruslar ayrı mahallede,Türkler ayrı mahallede,Almanlar ayrı..Be! ey akıl fukaraları sizin hükümetiniz sözümona entegrasyon diye diye kendini paralarken sizin aldığınız bu karar deli saçması değilde ne peki? Alınan karara ilk tepki Eyalet Başbakanı Koch'tan geldi ama şu ana kadar da kararın iptaline yönelik  somut bir adım  atılmış değil.Karar karşısında biz ne mi yapıyoruz?Ne yapacağız kuzu kuzu seyrediyoruz,herzaman olduğu gibi.Saygılarımla 

Tam Bir Rezalet (06 Aralık 2007)

Kısa bir süre önce çıkartılan göç yasasıyla Almanyada yaşayan vatandaşlarımızla resmen dalga geçiliyor.Yasanın elle tutulur bir yanı yok ama özellikle Türkiye den gelecek olan eşlere uygulanan dil bilme zorunluluğu tam bir deli saçması.Üstelik bu yasa birtek Türklere ve Araplara uygulanıyor.Yani yaşını başını almış Almanlar ya da sapık zihniyetteki Almanların Uzak Doğu'dan ve de katalogdan sipariş ettikleri sözümona gelin adaylarının dil bilme zorunluluğu yok,onların ellerini kollarını sallayarak gelebiliyor ama Ayşeler,Mehmetler Almanca Dil Sınavından geçmek zorunda.Sınavda öyle böyle bir sınav değil yani burdaki Almanların bile çoğu saçmalar kalır bu sınavda.Çıldırmamak elde değil,bunların maksadı üzüm yemek değil bekçi dövmek.Bu saçmalık karşısında biz ne mi yapıyoruz.Biz koyuna pardon kuzuya dönüştürüldüğümüzden beri hiç birşey yapmıyoruz.Belki Fransada'ki göçmenler gelir de bizim adımıza burda da hak arar diye bekleyip duruyoruz işte. 

Özgürlük Budalaları (27 Kasım 2007)

Son zamnlarda Almanyada maalesef çığ gibi büyüyen bir moda var.Ne modası mı?Şaşıracaksınız ama boşanma modası.İnsanın inanası gelmiyor ama maalesef acı gerçek bu işte.Uzmanların bu konularda çok ilginç tespitleri var ki bu tespitlerin bir kısmı insanın tüylerini diken diken ediyor doğrusu.Bunlardan biri ve en önemlisi ise şu; Ailelerinden baskı gören genç kızlarımız maalesef kurtuluşu evlilikte görüyorlar,daha doğrusu önlerine ilk çıkanla evlenip öncelikle baba evinden kurtuluyorlar ve kısa bir süre sonrada koca evinden ya kaçıyor ya da boşanıyorlar.Olabilir elbet ,yani insan anlaşamıyorsa boşanabilir ama burda durum çok farklı maalesef bu genç kızlarımız daha sonra özgürlük adına hertürlü pisliğe bulaşıyorlar.Adını şu anda hatırlayamadığımız bir yazar arkadaşımız bu bayanları anlatan bir kitap kaleme almış.Kitabın İsmi : Özgürlük Budalaları..Bana sorarsanız cuk oturmuş bu isim.Yani Allah ıslah etsin demekten başka birşey gelmiyor elimden.Oralarda nasıl bilmem ama bizim burda, Türk Toplumunun Aile Yapısı çöktü çökecek.Konsolosluklarımız pasaport uzatma,askerlik uzatma vb işlerin yanısıra birazcık bu konularada eğilseler ya ne iyi olur.Gidişat iyi değil haberiniz ola.Saygılarımla

Bekleyin İniyorum (23 Kasım 2007)

Evet sevgili dostlar,sanmayınki deli birtek bizim ülkemizde var.Burda, yani Almanyada da öyle deliler var ki delilikte bizim delilere inanın pabuç bırakmazlar.Hemen benim oturduğum evin yakınında meydan gelen bir olayı aktaracağım sizlere ve de adam akıllı bir deli göreceksiniz.Hazırmısınız?

Günlerden bir pazar akşamı,hava soğuk ve hatta hafif şekide yağmur çiseliyor.Adamın biri dördüncü kattaki evinin balkonundan naralar atıp duruyor.Tabi burası Almanya,işgüzarın biri hemen Polisi arıyor gelin biri gürültü yapıyor rahatsız oluyorum diyor.Polis Merkezinde ha ha ha ki ki ki vakit öldüren iri kıyım polis memuru yanına dünya tatlısı meslektaşınıda alarak olay yerine intikal ediyor.Kendinden emin bir şekilde kapı ziline basıyor,adam yukarıdan ne istiyorsunuz diye bağırıyor.Memur,hakkınızda şikayet var yukarı geliyoruz der.Adamda memurlara siz zahmet etmeyin ben aşağı geliyorum der ve...... balkondan Polis Memurunun üzerine atlar..İri kıyım memur nakavt..adam bir köşede boylu boyunca yatıyor.Memure hanım ikinci anonsu yapar,yetişin adam üstümüze atladı..Takviye üç ekip ve de bunlarla birlikte üç adette ambulans olay yerine intikal eder.Hem Polis Memuru hemde vatandaş hastaneye kaldırılır.Bayan polis memuru ya arkadaşının durumuna çok üzüldüğü için ya da ,ya bu adam benim kafama düşseydi ben ne yapardım diye düşünüp sevindiği için ağlar.Yani burdaki deliler daha bir püsküllü.Aman bizim deliler duymasınlar.Saygılarımla

Avrupa'nın Lokomotifi(16 KASIM 2007)

Evet sevgili dostlar bahsettiğimiz ülke Almanyadan başkası değil.Bilim adamları bugüne kadar 76 Nobel aldı.Dünya ihracat şampiyonu.1 Milyar Euro ciroyu aşan 450 firmaya sahip.Avrupanın en çok patent başvurusu yapılan ülkesi.Her ne kadar ekonomide halkın cebi henüz şenlenmese de Almanya atakta. (Kaynak Team Dergisi)

Euro'ya geçişten sonra yaşanan tüm sıkıntılara rağmen bugün Almanya Avrupa'nın Lokomotifi olma görevini sürdürmektedir.Çok şey bilmeye gerek yok.Avrupadaki söz sahibi  üç ülke (ALMANYA FRANSA İNGİLTERE) sokaklarında gezdiğinizde dahi arada ki farkı çok açık bir şekilde görmeniz mümkün.Öyle bir sistem oturtulmuşki, iktidar kim olursa olsun sistem tıkır tıkr işliyor.Zaten sözkonusu olan Almanyanın  milli çıkarı ise akan sular duruyor bütün Almanlar biraraya toplanıyor.Yani anlayacağınız herşey devletini sevmekle başlıyor.Dilerim bizim ülkemizde de çamur atma dönemi bir an önce sona ererde bizim halkımızda daha medeni bir yaşam seviyesine kavuşur.Yani darısı başımıza..

ACININ BÖYLESİ(04 ARALIK 2006)

Bizim Restauranta gelen misafirlerimiz bizim meşhur acıyı bilirler, lakin son dönemde elimize binbir zorlukla geçen bir acı var ki yemin olsun bir damla dahi olsa tadına bakan kaçacak deli arıyor kendim denemedim ama deneyenlerin hallerini gözlerimle gördüm.Olurda denemek isterseniz tükenmeden yetişin ve de acı neymiş bir görün.

BU KEZ BİRİNCİYİZ !!!! (11 HAZİRAN 2006)

2005 Yılı İçerisinde suç işleyen yabancılar arasında Türkler birinciliği açık ara kazandı.Sıralamda Sırbistan Karadağ ikinci Polonya ise üçüncü oldu.Yabancıların işlemiş oldugğu suçlara gelince

  1. Yasadışı olarak Almanyada yaşamak
  2. İnsan Ticareti
  3.  Uyuşturucu Kaçakçılığı

Not..Sevgili Dostlar haber kaynağımızın atladığı bir noktayı izninizle ben aktarmak istiyorum ki Hırsızlık özellikle mağazalardan yapılan hırsızlıktada maalesef yabancılar önemli ölçüde pay sahibiler.

Bunlar adam olmaz (Haziran 2006)

Yillardan beri bölgemizin en etkili gazetelerinden birisi olan Rheinpfalz Gazetesinin düzenlemis oldugu futbol turnuvasinin sampiyonu gecen yil oldugu gibi bu yilda Sofra Kebap oldu.Oldu da ne oldu.Turnuva boyunca takimimiz oyuncularini tahrik eden Insan düsmani Naziler kupa töreni boyunca bizleri cileden cikarttilar.Üzerlerine giymis olduklari kirmizi tisörtlerin ön yüzüne Isvicre Bayragi yapistiran bu asagilik adamlar arka tarafina ise Türkiyeyi Dünya Kupasi finallerinin disina iten Isvicreye tesekkür mesaji yazmislardir.Icimiz kan agladi ama bizi asil kahreden organizasyon komitesi bu adamlara haddini bildirecegine turnuvada tam 53 gol yiyen kalecilerini turnuvanin en basarili kalecisi secmti.Bizim kaleci ise tüm maclarda toplam üc gol yemistir.Daha kötüsü turnuvayi düzenleyen gazete tipki gecen sene oldugu gibi bu yilda bizden sadece iki satirla bahsederken bu canilere sayfalarinda genisce yer vermistir.Yani bunlarin adam olmasi mümkün degil.Vicdan ve de insani duygulari yok denecek kadar az. Allah korkusu kesinlikle yok,tek korkulari devletin kanunlari ve de POLIS.Ben birkez daha anladim ki bunlar kesinlikle ADAM OLMAZ!..Erol BABA

DÜNYA KUPASINA DOĞRU(21 MAYIS 2006)

Maalesef çok bilmiş idarecilerimizin beceriksizlikleri sayesinde Milli Futbol takımımız 2006 Dünya Kupası Finallerine katılamıyor.Hani finaller bir başka ülkede düzenlense neyse deyip geçeceğiz ama Almanyada yaşayan bizler takımımızın burada olmasını çok ama çok istiyorduk.Şimdi sorun şu,entegrasyon entegrasyon deyip havasını soluduğumuz Almanyayımı destekleğeceğiz yoksa bir başka takımı mı..Ben kendi adıma söylüyorum ki benim gönlüm bir kez daha Brezilyadan yana..Bakalım görelim bu kez ipi kim göğüsleğecek..Erol BABA

ALMANYA DEYIP GECMEYIN(14 MAYIS 2006)

Bir cogumuz Almanyanin tam bir refah ülkesi oldugunu söyle ya da böyle bilir..Lakin yapilan son arastirmalar ortaya koyuyuor ki Almanya da yaklasik 860.000 kisi sokaklarda yasiyor.Bu insanlarin bir kisminin geceyi devletin kendilerine sagladigi yerlerde gecirdikleri belirtilirken bir cogunun sokaklarda sabahladiklari belirtilmistir.Kuskusuz bu insanlar herseye ragmen ülkemizde sokaklarda yasam savasi veren vatandaslarimizdan daha sanslilar cünkü benim gözlemim o ki burdakileri tabiri caiz ise rahatlik tepiyor ve de kendilerini sokaklara atiyorlar.Herkesin basini sokacaklari bir yuvasi olmasi temennisiyle...Erol BABA


BIZIM INSANIMIZ (07 Mayis 2006)

Yapimciligini Adil Palta,yönetmenligini Güven Bozcali'nin yapmis oldugu Bizim Insanimiz isimli programi izlemelerini tüm dostlara tavsiye ederim.Programi her pazar Almanya saatiyle 13:15 te uydu üzerinden yayinlanan Avrupa Show TV'den izleyebilirsiniz.Bizim Insanimiz isimli programin 14 Mayis Anneler Günü'nde yayinlanacak bölümünde Sevgili Dostumuz ve büyügümüz Mustafa Karyagdi'nin hayatindan kesitler aktarilacak.Daha baska sürprizler icin programi izlemenizi tavsiye ediyorum.Sizinde cevrenizde hayatini imrenerek izlediginiz ve de yoktan varolan kisilikler var ise lütfen benimle temas kurunuz.Kimbilir belki aranilan o kisi sizde olabilirsiniz ve de bu programda sizinde hayatiniz islenebilir.Erol BABA


YENİ YÖK BAŞKANI

"Yeni YÖK Başkanı Özcan'ın ODTÜ'nün forum sitesindeki bir meslektaşıyla yazışmaları görüşlerine ışık tutuyor: AKP oyların yüzde 99'unu alsa yüzde 1'i açıkta kaldı diyeceksiniz... Başörtüsü nedeniyle üniversite dışında bırakılanlar hiç mi vicdanınızı rahatsız etmiyor? " (RADİKAL)

Şimdi Yeni YÖK Başkanı Sayın Özcan'ın görüşlerini öğrenmek için arkadaşlarıyla yazışmalarını incelemeye ne gerek var be ey akılsızlarım!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç

ve daha ismini yazamadıklarım...................Yani bu isimler  burda dururken herhalde YÖK'ün başına Atatürk İlke ve İnkilaplarına sıkı sıkıya bağlı birine getirmezler.Şimdilik birtek Genelkurmay Başkanlığı kaldı el atılmadık ama içiniz rahat olsun ilk fırsatta orayada uygun biri getirilir,hemde gözümüzün içine baka baka..


DANIŞTAYA SALDIRI(21 Mayıs 2006)

Bilen bilir,bizim memlekette dönem dönem bizim medyanın tabiriyle bir meczup yani deli çıkar ve de ya bu ülkenin Başbakanına,ya ulu önder Atatürk'ün Heykeline ya da suçsuz günahsız kamu görevlilerine alçakça saldırırlar.Daha sonra bu meczuplar bir kısım dalkavukalar tarafından korunup kollanır ve hatta beslenirler..Bu kez bunlardan biri sözüm ona okumuş biri Danıştay'a silahlı saldırı düzenlemiş..Meczup ve de saldırı ile ilgili İstanbul Bağımsız Basın Merkezine ulaşan bir yorumu okudum ve sizinle paylaşmak istedim..Buyrun Cenaze Namazına..Erol BABA

Danıştay 2. Dairesi'ne 'Biz Allah'ın askeriyiz, Allah ü Ekber' diye bağırarak saldırı düzenleyerek 5 yüksek yargıcın yaralanmasına neden olan Alparslan Aslan'ın üniversite yıllarında solcu öğrencilere yönelik pek çok saldırıda yer alan bir faşist olduğu öğrenildi.

1977 doğumlu olan ve 1999 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Aslan’ın geçmişi oldukça ilginç bir gerçeği gözler önüne seriyor.

Aslan'ın geçmişiyle ilgili bilgisine başvurduğumuz, o yıllarda aynı fakültede okuyan Can Atalay'ın sendika.org'a verdiği bilgiye göre Aslan okuldaki pek çok ülkücü saldırıda, satırıyla-sopasıyla en ön safta yer alıyordu. Uzun yıllar Marmara Üniversitesi'nde hiç bir muhalefet olmadığını söyleyen Atalay "Ne zaman ki parasız eğitim talebi ile öğrenci muhalefeti yükseldi, Alpaslan ve arkadaşları saldırılara başladı" dedi. Atalay 1994-1999 arası fakültede okuyan tüm öğrencilerin bu kişiyi yakından tanıyacağını da ekledi.

Yine Alpaslan Aslan ile aynı yurtta kalan dönemin öğrencileri, Aslan'ın yurtta da faaliyetlerini sürdürdüğünü ve saldırılarda en önde yer aldığını, lakabının da "Kürt Apo" olduğunu söylediler.

Aslan’ın okulunu bitirdikten sonra da ülkücü mafya Sedat Peker’in avukatlığını yapan Hakkı Kurtuluş’un yanında staj yapması, “faşist” olduğu yolundaki iddiaları kuvvetlendiriyor.

Tüm bu veriler yıllardır ülkücü faşist çeteleri tetikçi olarak kullanan güçlerin saldırının arkasında olup olmadığı yolundaki şüpheleri güçlendiriyor. Saldırının ardından, AKP ile Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle büyük bir rekabet içinde olan güçler, Danıştay’ı hedef göstermesi nedeniyle bu partiyi tek sorumlu olarak gösterirken, saldırganın geçmişi bir başka ihtimali de gözler önüne seriyor. Cumhuriyet gazetesi saldırısı, borsadaki hızlı düşüş ve dövizdeki yükseliş, yolsuzlukların ardı ardına ortaya çıkarılması bir “örtülü darbe süreci” mi işliyor sorusunu gündeme getirmişti. Danıştay saldırısındaki tetikçinin geçmişi bu şüpheleri pekiştiriyor…(Kaynak:İSTANBUL BAĞIMSIZ BASIN MERKEZİ)



CIMBOMLULAR BAYRAM YAPIYORMUS(14 Mayıs 2006)

Aksam saatlerinden beri seri olarak bazi fanatik dostlarimdan sms aliyorum.Cimbomun sampiyonluk kutlamalarindan bahsediyorlar.Ben birkez daha kendilerini tebrik ediyorum lakin inanain bana ben bu sampiyonlugunuzu da tipki daha önceki bir kaci gibi icime sindiremiyorum.Yani hakedilmemis bir sampiyonluk..Bilen bilir ne demek istedigimi..

E.BABA